Yaratılış Sevinci
  EYLEM VE DEĞİŞİM
 



                                                           
EYLEM VE DEĞİŞİM 

          Yüzyıldan beri dünyamıza yağan bilgiler, bir Altın Çağ’ ı müjdeliyor. İnsanlığın kurtuluşuyla ortaya çıkacak olan bu çağ, bilgi, sevgi, mutluluk, sevinç ve güç çağıdır.
Ancak, bizleri bekleyen hazır bir gelecek, hazır bir Altın Çağ, bir kurtuluş veya Ruhsal Mesajların sözünü ettiği hazır bir olağan üstü şuur mekânı yok. Bunu bizim yaratmamız gerekiyor. Ruhsal Rehberler bize sadece bunun yollarını gösteriyor. O geleceği bizim yaratmamız gerekiyor. Bunu yaratma çabası bizi şuurca yükseltecek, yoksa toplantılara katılmakla, kitaplar okumakla veya yazılar yazmakla bir şey yaratamayız. 

          Şuurca yükselmek, içteki varlıksal özü, rehberi izleyerek, kendini ruhsal açıdan geliştirmekle mümkündür. Bunu başarmak için çoğu kere pratik fikirlere, basabileceğimiz sağlam basamaklara ihtiyaç duyarız. Bir elimizdekini bırakmadan diğer elimizi yeni olana uzatarak kendimizi garantiye almaya çalışırız. Bu hiçbir çaba göstermeden sonuca ulaşmak istemektir, bir mucizenin, bir sihrin peşinde olmaktır.
Gelişim, şuurca yükseliş, ortaya koyduğumuz eylemlerle ortaya çıkar. Toplantıları izlemek, kitap okumak, yazılar yazmak gerekli ama yeterli olmayan durumlardır. Bunlar başlangıçta bizim için birer eylemdi, bizde kısmi de olsa bir değişim yarattı; ama bugün artık bunlar bir eylem değildir. Bizi değiştirmeyen hiçbir faaliyet gerçek için eylem değildir. 
          
           Şuurca yükselme nedir? Ve neden gereklidir? Önce bu soruların bizde cevapları var mı? Şuurca yükselme kendimizi keşfetme, kendini öğrenmedir. O zaman gerçek eylem, şuurca yükselten eylemlerdir.
İki tür insan vardır: kendini değiştirenler ve kendini değişimin kurbanı haline getirenler. 
  
           Evrenden dünyamıza oradan bize, yüksek planlardan dünya planına ve bizim şuurlarımıza yansıyan yeni zaman da diyebileceğimiz bir değişim vardır. Bu değişimin bizim şuurumuza ulaştığı noktada biz onu kabul edemezsek değişimin kurbanları, mağdurları haline geliriz. 

           Şu anda bizden istenen aslında zamana adapte olma. Eski realitemize özgü alışkanlıklarımızla, tutumlarımızla, değer yargılarımızla, kısaca zihniyetimizle yeni zamana adapte olamayız. 

          Yaşamdaki amacım nedir? Değerlerim nelerdir? Bu soruların bizdeki cevapları gerçek iyilik, doğruluk, bilgi, sevgi ve içeriğindeki tevekkül, teslimiyet, kabul, ölmeden ölme gibi değerlerle ifade edilemiyorsa, bizim sprituel bir cevabımız yok demektir. 

          “Kim olduğunu bilmezsen, kendini nasıl geliştirebilirsin?
Sende ne olduğunu bilmezsen ne yapman gerektiğini nasıl kestirebilirsin?
Ve hangi işi yapman gerektiğini bilmezsen, işini bitirdiğinde ne elde edeceğini nereden bileceksin?
Ne elde edeceğini, amacını bilmezsen yolu nasıl bulur, uzaklara gidersin? Kendini geliştirebilmek için “kim”, “ne”, ve ”hangisi” sorularına cevap vermelisin.(*)”
Soruların cevapları eylemlerimizde ve değişimdedir.

08. 06. 08


(*)Benjamin Hoff “Pooh’un Taosu” 


 
 
 
  Bugün 9 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol